Bildiğiniz üzere ABD Türkiye’yi F-35 programından çıkardı. 1.4 Milyar $ paramız da bu projeye aktarılmıştı ve geri alamadık. Bu konuyu biraz açıklamak isterim.
Türkiye'nin F-35 projesinde yatırdığı para sadece uçakların parası değildir. Proje katılım bedeli, geliştirme masraflarından payımıza düşen ve kesin siparişi verilen bir miktar uçağın parasıdır. Dolayısıyla paramızı geri alma sorunu aslında iki ayrı sorundan oluşuyor: Projeye yatırdığımız para ve de uçak için verdiğimiz para. F-35 projesinde katılımcı ülkeler uçakların siparişini üretici firma Lockheed Martin'e vermiyor. Tekrar ediyorum, katılımcı ülkeler uçakları üreticiden almıyor. Uçaklar ABD hükümetinden bir prosedür ile teslim alınıyor. Katılımcı ülkelerin ana ve tek muhatabı ABD hükümeti. Dolayısıyla biz 1.4 milyar doları Lockheed Martin'e değil ABD hükümetine verdik. Proje katılım bedeli ve geliştirme sürecinde bizim ve diğer katılımcı ülkelerin yatırdığımız paralar, F-35'in geliştirilmesi, sertifikasyonu, testleri, proje yönetimi, idari masraflar gibi işlerde harcandı. Bu paranın geri alınması ayrı sorun. Ödenen paranın günümüz karşılığı nasıl hesaplanacak, Türkiye'ye geri ödeme yapılırken bu ödemenin güncel tutarı ne olacak, bu bedel tüm katılımcılara mı pay edilecek, bu katılımcılar kabul edecek mi gibi soruları henüz cavapsız. Üretilmiş uçaklar için verilmiş paranın alınması görece daha kolay olabilir. Nihayetinde bu konuyu "parasını verdiğim uçağı alamadım" durumuna indirgemek biraz daha kolay. ‘Biraz’ın altını çiziyorum. Ama en önemlisi, yukarıda da belirttiğim üzere proje normal bir ticari ya da teknik işbirliği projesi değil. Siyasi bir proje. Ana muhatap ABD hükümeti. O nedenle görüşmelerin ilerlemesi tamamen Türkiye - ABD ilişkilerinin seyrine bağlı olacaktır. Bu arada yeri gelmişken, Türkiye projeden çıkarıldıktan sonra katılımcılar yeni mutabakat muhtırası ile devam ettiler. Bu demektir ki Türkiye'nin projeden çıkarılmasına diğer hiçbir katılımcı ülke itiraz etmedi. Hepsi bu yeni durumu onayladı. Yani F-35 de parası da artık zor gelir.
ABD ile ilişkilerimiz nasıl derseniz, sözde müttefik özde en büyük düşman. Biz de güçlendikçe elimizden geleni yapıyoruz. Son olarak ABD'nin gözleri önünde, Amerikalıların Suriye'den çaldıkları ve PKK/YPG üzerinden çıkardıkları petrol tesisleri TSK tarafından vuruldu. Sosyal medyadan gördüğümüz kadarıyla YPG’liler ABD arkamızda durmadı diye ağlaşıyor. İşin ardında tabii ki Türk kurmay zekası yatıyor, ilerleyen günlerde kara harekatı da yapabiliriz. Yani halk tabiriyle geri vites yok bu noktada. İlişkilerin burdan sonrasını ABD belirlesin.
Uçak konusuna gelince, kısa vadede uçağımızın olmaması, F-16’ların yetersizliği bir sorun. Uzun vadede Milli Muharip Uçak projemiz ve eş zamanlı olarak Bayraktar Kızılelma uçakları adeta ringe çıkmayı bekleyen boksör gibi hazırlanıyorlar. Kızılelma ilk taksi ve koşu testlerini başarıyla tamamladı, süpersonik hızda uçması bekleniyor. TUSAŞ’ın yaptığı MMU ki ona ben Anadolu Kartalı diyorum, son montaj hattına girdi bile.
MMU ilk uçuşunu 2025’te TB3 ve Kızılelma bir ay sonra ya da 2023 başında yapacaklar.
Mevcut F-16’larla Irak ve Suriye’de bu operasyonları yapabilen ordumuz günü gelince neler yapacaktır göreceksiniz. Tüm bu projelerin arkasında emeği geçen isimsiz vatansevere sonsuz teşekkürler.