Gürsel Erol, Bütçe ve Kamu Yatırımlarını Değerlendirdi

CHP Elazığ Milletvekili Gürsel Erol, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda devam eden bütçe görüşmelerine katılarak, bütçenin sadece gelir ve gider dengesiyle ilgili olmadığını belirtti. Bütçenin kurgusu, mantığı ve toplumsal ihtiyaçlara göre önceliklerinin bulunduğunu ifade etti. Erol, konuşmasında, bütçelerin geçmişteki yöneticilerin toplumsal beklentilere dayalı politikalarıyla şekillendiğini vurguladı. İsmet İnönü’nün devletçi politikalarından, Adnan Menderes’in özel sektöre açılan ekonomi anlayışından, Demirel’in barajlar yatırımlarına öncelik vermesinden, Ecevit’in halkçı ve savunma sanayiine verdiği önceliğe kadar Türkiye’nin farklı dönemlerinde, hükümetlerin politikaları ve bütçeleri önemli izler bırakmıştır. Erol, özellikle Bülent Ecevit’in savunma sanayisini geliştirme çabalarına dikkat çekerek, bugünkü İHA ve SİHA teknolojilerinin temellerinin o dönemde atıldığını belirtti. Bunun yanında, Erol, Türkiye’de Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) gibi bürokratik kurumların geçmişteki etkisinden bahsederek, bu kurumların devlet yönetimine bakış açısını şekillendirdiğini ve başarılı siyasetçilerin bu kurumlardan yetiştiğini ifade etti. DPT’nin kapanmasının ardından bu tür kurumların oluşturduğu koordinasyonun zayıfladığını savundu. Erol, AK Parti hükümetinin döneminde yapılan projelere de değindi. Özel sektörle yapılan büyük altyapı projelerinin devlet bütçesi yerine hazine garantisiyle finanse edilmesinin, kamusal maliyetlerin artmasına neden olduğunu belirtti. Özellikle 3. Boğaz Köprüsü’nün özel sektöre yaptırılmasına ilişkin eleştirilerde bulunan Erol, bu tür projelerin kamuya daha faydalı olabileceğini söyledi. Erol, şehir hastanelerinin doğru projeler olduğunu ancak yapılan sözleşmelerin devlete büyük maliyetler getirdiğini belirtti. Bu projelerin bölgesel sağlık hizmetleri açısından faydalı olmasına rağmen, devlet bütçesi üzerindeki yükü artırdığını ifade etti. Son olarak, Erol, CHP’nin her milletvekilinin terör karşıtı ve devletçi olduğunu belirtti. Demokrasi ve özgürlük anlayışına dayanarak, seçilmiş belediye meclis üyelerinin daha etkin bir şekilde yerel yönetimlerde söz sahibi olabilmesi gerektiğini savundu. Ayrıca, devlet protokolünde milletvekillerinin daha üst sıralarda yer alması gerektiğini vurgulayarak, halkın iradesine saygı gösterilmesi gerektiğini söyledi.