Çocukları birbirlerinden ayıran özelliklerin başında anlama, algılama, olaylara yaklaşımlarındaki tutumlar ve farklı öğrenme süreçleri yer almaktadır. Çocuklar, içsel davranışlarını bilişsel davranışlarıyla bütünleştirebilmek için öğrenme süreçlerindeki bir çok faktörden etkilenirler. Somut işlemler dönemindeki çocuklar bunların doğrudan etkisini fark etmeseler bile kendilerindeki gelişim ve kendini gerçekleştirme adına yaptıkları davranışlarla bunların karşılıklarını fazlasıyla alırlar. Soyut işlemler dönemindeki çocuklar ise farkındalıkların artmasıyla beraber daha aktif rol alarak kazanımları pekiştirme adına önemli bir yol katederler. İşte tam burda materyallerin önemi bir kez daha karşımıza çıkmaktadır. Yaparak yaşayarak öğrenme ilkesiyle verilen kazanımların çocukların hayatına doğrudan etki etmesi bilimsel araştırmalarla desteklenirken hayatın süregelenliğinde çocukların daha aktif rol almalarıyla anlam kazanmaktadır. Öğrenme aşamasındaki bir çocuğun yapabildiklerinden çok yapabileceklerinin üzerine yoğunlaşılmalıdır. Bu sayede öğrenciler öğretimde daha aktif rol alırlar ve pekiştireçler sayesinde gerçek bir öğrenime sahip olurlar. Bloom'un tam öğrenme yaklaşımına göre  her öğrencinin öğrenebileceği inancı vardır. Bu modelde, yeterli zaman verildiğinde, şartlar eşitlendiğinde ve olumlu bir öğrenme ortamı sağlandığında tüm öğrencilerin öğrenme başarısı göstermesi beklenir. Öğrenemeyen öğrenci yerine, öğretemeyen öğretmen anlayışı benimsenir. İşte burada en büyük görev ise biz Öğretmenlere düşmektedir. Her öğrenci özeldir ve farklı bilişsel davranışlara sahiptir anlayışıyla çıktığımız bu yolda öncelikle öğrencilerin hazırbulunuşlarına önem vermeliyiz. Bu çocuklarımızın aslında öğrenme süreçlerini atlayarak değil de adım adım tamamlayarak ilerlemesine katkı sağlamalıyız. Kazanımlar bütün-parça-bütün ilişkisi içerisinde öğrencilere sunulmalıdır. Bütünsel öğrenmeyle kavram haritası oluşturulması sağlanan çocuklarımıza daha sonra parçalara ayrılarak ayrıntılı bir şekilde verilen kazanımların kalıcılığı her zaman daha özel olmaktadır. Sınıf ortamında her çocuğun dikkatini çeken materyaller ve kazanıma ait örneklemler olmalıdır ki hazır bulunuşluklar tam olarak sağlanabilsin. Çocuklar kendilerini bulduğu ve ortamını benimsediği alanlarda daha aktif rol alacaklardır. Çoklu zeka türlerini; Linguistik Zekâ, Mantıksal-Matematiksel Zekâ, Müziksel Zekâ, Görsel-Uzamsal Zekâ,Beden-Kinestetik Zekâ, Sosyal (İçsel) Zekâ, Doğasal Zekâ şeklinde sıralayan Howard Gardner’a göre tüm insanların sahip olduğunu iddia ettiği çoklu zeka alanları beslenebilir, güçlendirilebilir ya da görmezden gelinerek zayıflatılabilir. Yaparak ve yaşarak öğrenme metodu ilkesiyle biz varız diyerek çıktığımız bu yolda öğrencilerimizin tüm zeka türlerine göre gözlemler ve yönlendirmeler yaparak onları kazanmaktan asla vazgeçmemeliyiz.  Kullandığımız materyallerin onların dikkatini çekmesinden başlayarak etkili bir şekilde anlamlandırmalarını sağlamak en büyük vazifelerimizden birisi olmalıdır. Böylece bu ders hayatımızın neresinde ne işe yarayacak anlayışının dışına çıkılarak öğrencilerin anlamdırmasını ve farkındalıklarının artmasını sağlanacaktır. Derslerimizde kullanıdğımız görsel, işitsel, dokunuşsal ve birçok zeka alanına hitap eden farklı materyaller çocukların okulları aslında ikinci evleri olarak görmelerini sağlayacaktır. Güne başlarken yapılan spor faaliyetleriyle beraber öğrencilerin koordinasyon ve becerilerinin geliştirilmesi sağlanırken derse odaklanmaları sağlanır. Derslerin onları kısıtladığını düşünme tabuları yıkılır ve kendi benliklerinin oluşumuna pozitif katkı sağlar. Çocuklar içlerindeki duygusallığın yansımasıyla beraber dikkatlerini çeken farklı materyallerle derse ve kazanıma daha çok merak duyarlar. Bazı çocuklar duyduklarıyla hayal dünyasına dalarken bazı çocuklar ise gördükleriyle farklı hayal dünyalarını buluştururlar. Her kazanımı adım adım anlamlandıran çocuklarımız pekiştireçlerle ödüllendirilirken hem motivasyonları hem de sıkılmaları engellenir. Böylece en anlamlı öğrenme gerçekleşmiş olur.