Günümüzün en büyük acılarından biri, çocukların hayatlarının tehlikeye atılmasıdır. Her bir çocuk, toplumun en değerli varlığıdır ve onların güvenliği, hepimizin ortak sorumluluğudur. Ancak ne yazık ki, çocuklara yönelik tehditler gün geçtikçe artıyor. İşte bu yüzden, "Çocuklar Ölmesin, Kimse Cürret Edemesin" diyorum. Çünkü çocukların geleceği, sadece ailelerin değil, tüm toplumun sorumluluğundadır.
Son dönemde yaşadığımız bazı olaylar, çocukların güvenliğinin ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
İhmal ve kötü muameleler gibi nedenlerle çocuklar hayatlarını kaybediyor veya ciddi şekilde zarar görüyor. Her bir kayıp, sadece aileleri değil, tüm toplumu derinden etkiliyor. Bu acıları yaşamamak için alınacak önlemler, daha fazla önem taşıyor.
Öncelikle, çocuklarımızın güvenliği için güçlü ve etkili yasal düzenlemelere ihtiyacımız var. Bu düzenlemelerin yalnızca kağıt üzerinde kalmaması, uygulamada da etkin bir şekilde hayata geçirilmesi gerekiyor. Devlet kurumları, bu konuda gerekli denetimleri yapmalı ve çocuk haklarını koruyacak tedbirleri en üst düzeyde almalıdır. Aynı şekilde, ailelerin de bu konuda bilinçli ve dikkatli olması şarttır. Çocukların güvenliği, yalnızca devletin değil, her bir bireyin sorumluluğundadır.
Çocukların güvenliğini sağlamak adına atılacak her adım, hepimizin geleceği için büyük önem taşır. Her bir çocuğun güvende olduğu bir dünya yaratmak, hepimizin ortak hedefi olmalıdır.
Çocuklar ölmesin, kimse cürret edemesin. Bu, sadece bir dilek değil, aynı zamanda hepimizin üstlenmesi gereken bir görevdir. Hep birlikte, çocukların güvenliğini sağlamak için mücadele etmeli ve onlara daha iyi bir gelecek sunmalıyız. 21 Ağustos'ta kaybolan ve dün Eğartutmaz Deresi’nde cansız bedenine ulaşılan 8 yaşındaki Narin Güran’ın trajik ölümü, hepimizi derinden etkiledi. Narin’in hayatını kaybetmesi, sadece onun ailesi için değil, tüm toplum için büyük bir üzüntü ve kayıp anlamına geliyor. Bu tür olaylar, çocukların korunmasının ve adaletin sağlanmasının ne kadar kritik olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
Narin’in ölümü, çocukların güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu ve hepimizin bu konuda ne kadar sorumluluk taşıdığını hatırlatıyor. Çocuklar, en temel insan haklarından biri olan güvenli bir ortamda yaşama hakkına sahiptir. Bu hakkın ihlal edilmesi, sadece bireyleri değil, tüm toplumu derinden etkiler. Çocukların yaşama hakkını korumak ve adaletin sağlanmasını temin etmek, hepimizin ortak görevidir.
Bu tür trajedilere karşı daha güçlü ve kararlı bir duruş sergilemeliyiz. Suçlulara verilecek cezaların, adaletin sağlanması açısından etkili olması kadar, caydırıcı olması da önemlidir. Çocuklara yönelik şiddet ve suçlar, yalnızca fiziksel değil, duygusal ve psikolojik açıdan da kalıcı izler bırakır.
Yasal düzenlemeler bu konuda kritik bir rol oynar, ancak yasaların etkili bir şekilde uygulanması da büyük önem taşır. Yasaların yanında, bilinçlenme ve eğitimle ilgili adımlar da sorunun çözümünde önemli bir yer tutar.
Aileler, eğitimciler, sivil toplum kuruluşları ve diğer ilgili gruplar, çocukların güvenliğini sağlamak için el birliğiyle çalışmalıdır. Herkesin bu konuda üzerine düşeni yapması, güvenli bir ortamın sağlanmasında önemli bir adım olacaktır.
Narin Güran’ın yaşadığı acının ve benzer trajedilerin bir daha yaşanmaması için hep birlikte sorumluluğumuzu yerine getirmeliyiz. Çocuklarımızın güvenli bir geleceğe sahip olmasını sağlamak, sadece yasaların değil, herkesin ortak çabasını gerektirir. “Öldürülmesin” ve “öldürenlerin cezası ağır olsun” çağrısını güçlü bir şekilde dile getirerek, bu değerlerin korunmasına yönelik adımlar atmalıyız. Her bir çocuğun yaşama hakkı, tüm insanlığın ortak değeridir ve bu değerlerin korunması için el birliğiyle çalışmalıyız.