Seçimler yaklaştıkça adaylar da yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. İnsanların vekillik istemesinden daha tabii bir olay olamaz! Milletvekilliği önemli bir görev, herkese nasip olmaz.
Eskiden bu işe ehil olanlar aday olurdu. Şehirle ünsiyetleri vardı. Seçmeni isim isim tanırlardı. Ankara’ya gittiklerinde de seçmeni unutmazlardı. Hangi mahallenin, hangi köyün, hangi sokağın problemi var bilirlerdi. Kim iş adamı kim dolandırıcı tanırlardı.
Şimdi öyle mi? Ne yazık ki öyle değil. Elazığla hiç irtibatı olmayan, gelip gitmeyen, insanını tanımayan, aday olacağı partinin adresini bile bilmeyen kişiler aday olabiliyor. Düğünümüzde, cenazemizde, acımızda, tatlımızda yoklar ama adaylıkta varlar. Soruyorum seçim dönemi dışında bu kente ilgi duymayanların seçim dönemi ilgilerinde bir samimiyet olabilir mi?
Elazığ şansız bir şehir, çünkü seçerken ehliyete bakmıyor.Kim bu şehrin hukukunu korur araştırmıyor. Partim göstermişse tamamdır deyip mühürü basıyor. Sonra da randıman alamsyınca çığlığı basıyor. Kendi eğrisini düzeltemeyen başkasının eğrisini düzeltemez.
Milletvekilliği bir hizmet mesleğidir. Hizmet için de buna ehil olmak, gerekli vasıfları taşımak gerekir. Halkla hükümet arasındaki köprü vekillerdir. Köprü sağlam olursa yukarıdan hizmet almak kolay olur.
Küçük şehirlerde birebir ilişki önemlidir. Vatandaş vekilini yanında görmek istiyor. Ona dokunmak, dokunarak değerlendirmek istiyor. Bunun yolu da temsilcilerimizi içimizden çıkarmaktır. Bugün Daire müdürlerinin hep dışarıdan olmasını şikayet etmiyor muyuz? Neredeyse Elazığlı daire müdürü kalmadı. Acaba niye diye soran var mı?
Seçime çok zaman kalmadı, umarım Elazığlı Elazığın havasını soluyan yerli adaylara sahip çıkar. Dışarıda ikamet eden Elazığla bağı gevşemiş adaylar gerçekten ehil olduklarına, toplumsal karşılıkları olduklarına inanıyorlarsa pekala bulundukları yerlerde de aday olup rüştlerini ispat edebilirler. Şu şehir artık traş makinasını, pijamasını, diş fırçasını alıp vekil olacağım diyerek gelip sonra da kaybolanlardan kurtulmalı. Çok mu şey istiyoruz?