Basın, demokrasinin temel taşlarından biridir. Şeffaf bir yönetimin, hesap verebilirliğin ve kamu yararına hizmetin en önemli aracı basın mensup[1]larının özgür ve tarafsız bir şekilde çalışabilmesi[1]dir. Ancak son dönemde Elazığ’da bazı siyasetçi[1]lerin basın mensupları arasında ayrım yaptığı ve bu durumun kamuoyunda ciddi rahatsızlıklara yol açtığı gözlemlenmektedir.
Basın mensupları arasındaki ayrımcılık, çoğu zaman siyasetçilerin kendi lehlerine olan haberleri yayınlatma isteğiyle başlar. Bazı siyasetçilerin, dediklerini sorgusuz sualsiz yerine getiren basın mensuplarını ön plana çıkardığı ve işlerine gel[1]meyen gerçekleri yazan gazetecileri görmezden geldiği bir ortam oluştuğu iddiaları, şeffaflık ve adalet kavramlarıyla çelişmekte, bu tutum kamu vicdanını zedelemektedir.
Siyasetçilerin, toplumun her kesimine eşit mesafede durması beklenir. Basın mensuplarıyla ilişkilerinde de taraf tutmaktan kaçınmaları şarttır. Basını belirli bir yöne kanalize etmeye çalışmak ya da özgür gazetecileri görmezden gelmek, demok[1]rasinin çok sesliliğine zarar verir. Bu durum, hal[1]kın haber alma hakkına da doğrudan bir saldırıdır.
Bir siyasetçinin ya da kamu görevlisinin, sadece kendi isteğini yerine getiren gazetecilere destek olması, öz eleştiriye tahammülsüz olduğu[1]nun ve eleştirilmekten kaçındığının bir gösterge[1]sidir. Halbuki çok seslilik ve eleştiri, gelişim için vazgeçilmez unsurlardır. Bu nedenle, bu tür ay[1]rımcı tutumlar siyasetçilere yakışmaz.
Basın mensuplarını çok basit bir şekilde iki[1]ye ayırmak mümkün hale gelmiştir: Taraf olanlar ve tarafsız kalanlar. Taraf olan basın mensupları, siyasetçilerin talimatlarına uygun olarak hareket ederken, tarafsız olanlar özgür habercilik anlayı[1]şını benimsiyor. Ancak burada tarafsız olanlar, ne yazık ki genellikle ekonomik ve manevi destekten mahrum bırakılmaktadır. Bu durum, başlı başına bir baskı unsuru olarak değerlendirilebilir.
Basın mensupları arasındaki bu ayrım, med[1]yanın çok sesliliğini azaltmakta, halkın farklı pers[1]pektiflerden haber alma hakkını elinden almakta[1]dır. Bu ayrımcılık, basının özgürlüğünü zedeleyen ve halkın siyasetçilere olan güvenini azaltan bir davranıştır. Siyasetçiler, basın mensuplarının gerçekleri yazma hakkına saygı göstermeli ve eşit mesafe[1]de bir duruş sergilemelidir. Çünkü basın, sadece siyasetçilerin sesi olmak için değil, halkın doğru bilgiye ulaşması için vardır. Özgür bir basın, her türlü eleştiriyi yapabilmeli, siyasetçiler de bu eleş[1]tirilere açık olmalıdır.
Elazığ’da yaşanan bu ayrımcılıkların bir an önce son bulması, şeffaf ve adil bir yönetim anlayışının tesis edilmesi için elzemdir. Basın mensupları, meslek etiği gereği tarafsız kalmak zorundadır.
Aynı şekilde, siyasetçilerin de kendi çıkarları için basını manipüle etme girişimlerinden uzak durması gereklidir. Aksi halde, bu durum sadece basının özgürlüğünü değil, demokrasinin temellerini de zedeleyecektir.
Nitekim adaletin sağlanması ve eşitlik, en te[1]mel hakkımız olmasının yanı sıra siyasetçilerimiz ve yöneticilerimizin bu konuda daha hassas bir yaklaşım sergilemeleri gerekmektedir. Çayı iç[1]mek, kahveyi yudumlamak acı ve zor da olsa tüm basın mensuplarıyla beraber yapılmalıdır.