Türkiye, büyük bir üzüntü içinde. 19 gündür kayıp olan 8 yaşındaki Narin Güran’ın acı haberini aldık; Narin maalesef ölü olarak bulundu. Bu olay, ülkemizde son yıllarda giderek artan çocuk kaybolma ve ölüm vakalarına bir yenisini ekledi ve hepimizi derinden sarstı. Çocuklarımızın okullarında, parklarında ve güvenli alanlarda olması gerekirken, toprak altında olmaları gerçekten çok can sıkıcı ve yürek burkan bir durum. Her bir çocuk, toplumumuzun en değerli varlığıdır ve onların güvenliği, hepimizin ortak sorumluluğudur. Narin’in ölümü, sadece bir çocuğun başına gelen trajik bir olay değil, aynı zamanda tüm toplumun güvenlik sorununun da bir yansımasıdır.  Son yıllarda çocuklarımızın güvenliğinin tehdit altında olduğu bir gerçek. Her gün okul sıralarında, parklarda, oyun alanlarında güven içinde büyümeleri gereken çocuklarımızın, maalesef bazen böyle acı verici olaylarla karşılaşması, toplumsal bir kriz ve büyük bir adaletsizlik olduğunu ortaya koyuyor. Bu tür olayların tekrar yaşanmaması için, toplum olarak üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmemiz, çocuklarımızın güvenliğini en öncelikli konu olarak görmemiz gerekmektedir.  Çocuklara yönelik şiddet ve istismar suçlarının önlenmesi, sadece yasaların değil, aynı zamanda toplumun her bireyinin de dikkat etmesi gereken bir mesele olmalıdır. Bu tür kötülüklerin önüne geçebilmek için, suçlulara en ağır cezaların verilmesi gerekiyor. Yargı sistemimizin, çocuklara zarar veren kişilere karşı daha kararlı ve caydırıcı cezalar uygulaması, toplumsal güvenliğin sağlanması açısından büyük önem arz ediyor. Aynı zamanda, güvenlik güçleri, eğitimciler, aileler ve toplum olarak iş birliği içinde hareket ederek çocukların güvenliğini sağlamak, bilinçli ve dikkatli bir yaklaşım geliştirmek gerekmektedir. Her bireyin, her ailenin, her toplum kesiminin bu konuda üzerine düşeni yapması ve çocuklarımızın güvenliğini sağlaması için birlikte hareket etmesi elzemdir. Bu acıların bir daha yaşanmaması için daha etkin ve kararlı adımlar atılmalıdır. Çocuklarımızın yaşam hakkını, güvenliğini ve huzurunu korumak, toplumsal bir görevdir.  Unutmayalım ki, çocuklarımızın güvenliği sağlanmadan huzurlu bir toplumdan söz edemeyiz. Bu tür acı olaylara engel olabilmek adına, tüm toplum olarak daha dikkatli ve sorumlu davranmalı, çocuklarımızın geleceğini güvence altına almak için çaba göstermeliyiz.