Ünlü Bakteriyolog Hugo Braun "denizlerin dibi bile bizleri kabul etmezken Türkiye bize kucak açtı" diyordu. Atatürk'e o kadar minnet borçluydu ki savaş sonrasında Almanya'ya çağrıldığına "bu vefasızlığı yapamam" diyecekti.

10 Kasım günü derse girmek üzere olan Prof. Arndt, ölüm haberi üzerine "dersi iptal edip etmeyeceğini" sordu. "Almanya'da böyle büyük kimseler öldüğünde yapılanı yapınız" cevabı üzerine "Almanya'da şimdiye dek böyle bir adam ölmedi ki" dedi.

Naziler Türkiye'ye geçen bilim insanlarını geri alabilmek için Herbert Schurla'yı gönderdi ve cazip tekliflerde bulundu. Yahudi bilim insanları yerine alanında en başarılı Alman bilim insanları teklif edildi. Üstelik ücretlerini bile Naziler ödeyecekti. Ama reddedildi.

Philipp Scwartz, en zor dönemde kapılarını açan Türkiye için "Batı'nın pisliğinin bulaşmadığı harika bir ülke" diyecekti. Erich Frank, savaşın ardından Alman Tıp Akademisi Üyeliğine seçilmesine ve Altın Liyakat Madalyası ile ödüllendirilmesine rağmen geri dönmedi.

Frank yıllar sonra "Tüm dünya kapılarını kapattığında Türkiye kollarını açarak bağrına bastı" diyecekti. Prof. Clemens Bosch ülkemize o kadar bağlandı ki Emin ismini alarak Müslüman oldu.

Von Hippel anılarında "Belki de Atatürk'le arkadaş olacağım diye içimden gizlice seviniyordum. Biz burada tamamen Türkleştik. Yeni bir vatan bulduk. Askerlik yapmam gerekse seve seve yapardım" diyecekti.

Atatürk'ün Hitler zulmünden kaçan bilim insanlarına olan cesur yardımı Einstein'in da kulağına gitmişti. O, çok daha önce ABD'ye iltica etmişti. Fakat geride kalanlara yardımcı olmaya çalışıyordu. Bunun için Türkiye'ye bir mektup yazarak yardım talebinde bulundu.

Einstein mektubunda yaklaşık kırk kişinin ülkeye kabul edilmesini istedi. Fakat bu teklif hükümet tarafından üzülerek reddedildi. Çünkü Türkiye alabileceği azami akademisyeni kabul etmişti. Türkiye'de yalnızca bir üniversite vardı ve değerlendirme imkanı yoktu. Belki de o dönemde ülkemizde pek çok üniversite bulunsaydı ve ekonomik durum daha iyi olsaydı, çok daha fazla bilim insanı kabul edilebilirdi ve Türkiye bilim alanında çok daha ciddi atılım elde edebilirdi. Ama maalesef imkanlar sonuna kadar kullanılmıştı.

Türkiye dışında Yahudi bilim insanlarına en büyük desteği açan ülke ABD'ydi. Ülkede pek çok üniversite bulunuyordu ve ekonomik anlamda Türkiye'nin yüzlerce kat fazlasını tahsis edebiliyordu. ABD bu sayede en ünlü bilim ve sanat insanlarını çekmeyi başardı. Türkiye, Nazilerin tehdit saçtığı ve pek çok ülkenin çekindiği bir dönemde pek çok bilim insanını ülkemize çekmeyi başardı. Çünkü onurlu bir duruşu ve büyük bir lideri vardı. Atatürk vardı. Onun şahsi itibarı ve Türkiye'nin tutarlı duruşu bunu sağlamıştı.

Ülkemize gelen bilim insanları geri kalmış bir eğitim hayatını tahmin edilemeyecek kadar ileriye taşıdı ve önemli bir ekol yarattı. Fakat bu atılım maalesef uzun ömürlü olmadı. İkinci dünya savaşından sonra Amerikan tahakkümü eğitim hayatımıza da çöktü.