Gürsel Erol'dan Bahçeli’nin Öcalan Çağrısına Değerlendirme

TBMM Genel Kurulu’nda söz alan Gürsel Erol, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim’de PKK lideri Abdullah Öcalan’a, örgütü lağvetmesi koşuluyla "umut hakkı" için başvurması ve TBMM’de DEM Parti Grup Toplantısı'nda konuşması çağrısına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Erol, bu çağrının özellikle bölgedeki dinamikler açısından önemli bir gelişme olduğunu vurguladı.

Erol, bu sürecin Türkiye için bir fırsat oluşturabileceğini, ancak bunun terör örgütlerine verilen bir taviz olarak değerlendirilmemesi gerektiğini belirtti. Bölge halkının gerçek taleplerinin karşılanması ve geçmişteki mağduriyetlerin çözülmesi gerektiğine dikkat çeken Erol, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak herkesin ortak bir kimliğe sahip olduğunu ifade etti.

Yanlış Güvenlik Politikaları ve Mağduriyetler

Erol, 90’lı yıllardan bu yana bölgede aktif siyaset yaptığını ve bu süreçte yaşanan olayların gerçeklerini yansıtmak istediğini dile getirdi. Bölgede yaşanan sorunların, hem hükümetlerin yanlış güvenlik politikalarından hem de terör örgütlerinin uyguladığı antidemokratik uygulamalardan kaynaklandığını söyledi. Erol, "Bölge, geçmişten bugüne kadar birçok sorunlar yaşadı. Bu sorunların temelinde, hükümetlerin yanlış güvenlik politikalarından kaynaklanan tedbirler ve terör örgütlerinin etkisi bulunuyor," diye ekledi.

Erol, 90’lı yıllarda yaşanan mağduriyetlere değinerek, köy boşaltmalarının en büyük sorun olduğunu ifade etti. Bu dönemde binlerce köyün boşaltıldığını ve 5 milyon insanın zorunlu göç ettirildiğini hatırlatarak, devletin güvenlik gerekçesiyle vatandaşlarını kaderine terk edemeyeceğini vurguladı. "Bir devlet, eğer güvenlik gerekçesiyle bir köyü boşaltmak zorundaysa, o insanları aynı şartlarda iskâna tabi tutmakla yükümlüdür," dedi.

Erol, geçmişte yaşanan gıda ambargolarının ve köy isimlerinin değiştirilmesinin bölgedeki halkın devlete olan güvenini sarstığını belirterek, bu sorunların çözülmesinin önemli olduğunu ifade etti. "Devlet, kendi vatandaşlarını kaderine terk edemez. Yüzyıllardır birlikte yaşadığımız, geçmişteki savaşlarda yan yana mücadele ettiğimiz yurttaşlarımızı korumak, onlara sahip çıkmak zorundadır," diye ekledi.

Eşit Yurttaşlık ve Gelecek Vizyonu

Erol, Türkiye’deki herkesin ortak kimliğinin Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olmak olduğunu ve devletin tüm yurttaşlarının eşit yurttaşlık hakkını anayasal güvence altına alması gerektiğini söyledi. "Bu ülkenin yurttaşı olmak hepimizin ortak kimliğidir. Bu devlet de bu ülkede yaşayan her yurttaşımızın eşit yurttaşlık hakkını anayasal güvence altına almak zorundadır," ifadesini kullandı.

Ayrıca, sürecin sadece terör meselesi olarak değerlendirilmesinin yetersiz olduğunu belirten Erol, "Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde kalkınmaya ihtiyacımız var. Yeni istihdam alanları yaratmak, tarım politikalarını geliştirmek ve turizm potansiyelini ortaya çıkarmak zorundayız," dedi.

Erol, bu sorunların çözümünün, siyasi, ideolojik ve etnik kimliğe dayalı değil, 85 milyon yurttaşın eşit yurttaşlık hakkı temelinde yapılması gerektiğini vurguladı. "Bölgedeki tüm vatandaşların geçmişe yönelik haklarının hukukunu arayarak ama bu ülkenin değerlerinden asla taviz vermeden bu sorun çözülmelidir," diyerek, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığının herkes tarafından kabul edilmesi gerektiğini ifade etti.

Erol, Türkiye'nin iç ve dış borcunun yüksek olduğuna dikkat çekerek, "Bugün iç ve dış borcumuz 500 ila 600 milyar dolar arasında. Bu paranın Türkiye'de yatırıma, istihdama ve kalkınmaya dönüştüğünü düşünün; Türkiye bugün ne noktada olurdu?" şeklinde konuştu.

Sonuç olarak, Erol, yeni bir çözüm sürecinin, geçmişte yaşanan sorunların iyi analiz edilmesi ve değerlendirilmesi ile mümkün olabileceğini belirterek, "Bu ülkenin geleceği için birlikte çalışmalı, barış ve huzur içinde yaşamalıyız," dedi. Bu açıklamalarının ardından, Türkiye'nin yeni bir sürece girmesi için umutların yeniden yeşermesi gerektiğinin altını çizdi.